Bugüne
dek yaptığı beat projeleri ve albüm prodüksiyonları ile tanınan 1989
doğumlu, Psikoloji Bölümü öğrencisi Yeis Sensura ile 2008'de
yayınladığı "Rafta Kalanlar" ve geçtiğimiz hafta internete sunduğu
"Yeistrumental" albümü üzerine kendisini tanıtmaya yönelik bir röportaj
gerçekleştirdik. Kardeşi Sehabe ile olan ilişkisinin müziğine
yansımalarına, eğitim durumuna, gelecek projelerine ve çalışma stiline
de değindiğimiz röportajı sizlere sunuyor, keyifli okumalar diliyoruz !
Seni tanımayanlar için kendinden ve bugüne kadarki çalışmalarından bahseder misin ? Adım
Mehmet Çetin. 21 Ağustos 1989 Aydın / Nazilli doğumluyum. İlköğretim ve
lise hayatımı Nazilli'de tamamladım. Şuan Hacettepe Üniversitesi
Psikoloji Bölümü öğrencisiyim dolayısıyla şimdilik Ankara'da yaşıyorum.
Bugüne kadar, bir tanesi kendi solo albümüm olmak üzere
kayıtlarını alıp, mixlerini yaptığım 4 tane albüm bulunmakta. Bunların
içlerinden Sehabe'nin ikinci solo albümü olan "Kardan Adam Güneş'e
Aşık" haricindekileri benim bu işte pişmemi sağlayan kilometre taşları
olarak görüyorum. Geri kalan albümlerin lirikal kalitelerini bir kenara
koyacak olursak, müzikal olarak çok da nitelikli olduklarını
düşünmüyorum. Ama belli bir işte ilerlemek istiyorsanız kat ettiğiniz
yol geçmişte verdiğiniz emekle doğru orantılı oluyor her zaman. Ayrıca
sizlerinde bildiği gibi geçtiğimiz günlerde "Yeistrumental" isimli beat
albümümü dinleyicinin beğenisine sundum.
Yeis Sensura ne demektir ve neden bu ismi kendine uygun gördün ? Yeis'in
anlamı birçok yerde "elem ve umutsuzluk" olarak geçmekte. Sensura'nın
ise herhangi bir anlamı yok diyebilirim, yani Yeis'i belirtme görevinde
kullanıyorum. Herkesin kendi mahlasıyla ilgili bir hikâyesi vardır ama
benimki sadece küçükken koyduğum ve bugüne kadar süregelen bir mahlas
diyebilirim. Gerçi Yeis'le ilgili şöyle bir köprü kurarsak da yanlış
olmaz sanırım; hayat felsefesi olarak biraz mükemmeliyetçi olduğumdan
"her zaman daha iyisi vardır" diyorum birçok şeye. Bu da neredeyse
hiçbir şeyden zevk almamayı, ya da hiçbir şeyi beğenmemeyi getiriyor.
Bunun gayet kötü bir şey olduğunun farkında olmakla beraber bazen
insanı daha da olgun yaptığı kanaatindeyim.
Görünüşünden ötürü adının yanına bir de "yerli Bob Marley" sıfatı yakıştırıldı. Sen ne demek istersin bu konuda ? Dürüst
olmak gerekirse bu yakıştırmalar başlamadan önce Bob Marley'nin hayat
felsefesi ve müzik hayatı hakkında (No Woman No Cry parçası hariç) pek
bir fikrim yoktu. Sonradan sonradan keşfettikçe "ne cahilmişim" dedim
kendi kendime. Bazı insanlar benim bu cahilliğimi bilmeden Bob Marley'e
benzemeye çalıştığım tarzında yorumlar yaptılar. Yalnız şöyle bir durum
var ki Bob Marley'nin saçları her ne kadar rastalıysa benim saçlarımda
bir o kadar doğaldı. Yani saçlarım hiçbir imajsal müdahaleye maruz
kalmamıştı. "Iyy ne iğrenç" derseniz anlayışla karşılarım : ) Saçımla
ilgili kurduğum cümlelerin eylemlerinde geçmiş zaman eki kullandım
çünkü artık o tarz bir saça sahip değilim, bazı sağlık durumlarından
ötürü hiç istemesem de saçlarımı kestirmek zorunda kaldım. Ayrıca saçım
o haldeyken başıma gelenleri, yolda yürürken olanları, bizim
insanımızın verdiği orijinal ötesi tepkileri anlatırsam herhalde diğer
sorulara asla geçemem
Geçtiğimiz günlerde "Yeistrumental" adlı instrumental albümünü yayınladın. Albüm hakkında neler söylemek istersin ? Herhangi
bir konsepte sahip olmayan bir albüm. Gerçi beat albümleri ne kadar
konseptli olabilir o da ayrı bir tartışma konusu. Hepsi geçmiş yıllarda
yapıp, bir klasörün içinde biriktirdiğim beatler. Ben de içlerinden
beğendiklerimi seçerek başka bir klasöre kopyaladım ve albüm bu şekilde
oluştu. Bu yöntemin çok sağlıklı olduğunu düşünmüyorum : ) ama
kendinizi her geçen gün geliştirdiğinizi hissediyorsanız, eskiden
yapmış olduğunuz işleri ilerleyen günlerde piyasaya sürememe korkusuyla
karşılaşabilirsiniz ki o beatlerin de kötü olduğunu düşünmüyorum.
Sadece şuan yaptığım seviyenin çok altında. Kısacası albümü oluşturan
beatlerin hemen hemen hepsi benim göz bebeklerimdi ve hiç birini 50,
100 ya da 150 liraya asla satamazdım. Bu şekilde diskografime bir albüm
daha katmış oldum.
Albüme
baktığımızda 2006 yılındaki beatlere bile rastlıyoruz. 4 yıl gelişim
açısından önemli bir süreç. Bu süreci göz önüne aldığımızda önceki
beatleri albüme koyarken "beğenilmez" diyerek tereddüt ettiğin oldu mu
? Dünyanın en mükemmel beatlerini toplayıp dünyanın en
mükemmel beat albümünü de yapsanız, o albümü de çeşitli nedenler
göstererek beğenmeyen insanlar çıkacaktır. 4 yıl gerçekten önemli bir
süreç, hele ki yaptığınız işte yukarı doğru bir ivme aldığınızı
düşünüyorsanız. Bu yüzden albümdeki beatler şuan ki seviyemin gayet
altında olan beatler. Mutlaka bir tereddüt yaşadım "albümü internete
versem mi vermesem mi" diye ama zamanla kulağımı tıkamayı öğrendim
insanlara karşı çünkü dediğim gibi dünyanın en mükemmel beatlerini de
eleştiren insanlar çıkacaktır. Yine de "Yeistrumental" doğru bir
şekilde değerlendirildiği sürece (east coast tarzı olarak yani) kötü
bir albüm olduğunu pek düşünmüyorum. Zaten kimse kimseye zorla o
beatleri kullandırmıyor, beğenenler üzerinde kendini geliştirir
beğenmeyenler de kullanmaz, bu çok basittir. Başka bir deyişle kimse de
kimseden o beatleri kullandıkları için para istemiyor. Yani beğenmeyen
insanların görüşleri bu nedenle önemini kaybediyor benim gözümde ve son
olarak da bugün ne denli beat yaptığımı bildiğim için de içim gerçekten
çok rahat.
Instrumental
albümü müzik üreticilerinin faydalanması için mi yoksa "dünden bugüne
benim yaptığım çalışmalar bunlar" demek için mi bir çatı altında
topladın ? Her ikisi de bu albümü toparlamamda büyük
unsur oluşturuyor. Ben yıllarımı verdim güzel beatler yapabilmek için,
çok fazla deneysel beat yaptım, daha iyilerine ulaşacağımı bildiğimden
ve ulaşmak amacıyla, belli bir seviyeye gelesiye kadar yaptığım şeyleri
gözümü kırpmadan sildim attım. Bu beatler benim geçmişte yaptığım
işlere çektiğim çizginin hemen diğer kısmında kalıyor. Yani kısacası
müzik üreticilerinin faydalanması için dünden bugüne kadar yaptığım
çalışmalar bunlar : ) Bana birebir dönen insanlardan aldığım
tepkilerden ya da myspaceden aldığım mesajlardan dolayı da albümü
internette vermekten memnumum. Ama dediğim gibi bunlar toplama
beatlerim ve büyük bir beklenti içinde olmadığım beatler. Zaten
ücretsiz olarak internete sunulan beat albümünün bizlere pek bir
getirisi olmaz.
Bağlı
olduğun "Türk Beat Makerz" adında bir oluşum bulunuyor. Bu oluşumun
amacı, senin oluşumdaki konumun ve hayata geçirdiğiniz projeler
hakkında neler söylemek istersin ? Yetenekli insanları
barındıran renkli ve sanal bir oluşum. Bu işe yeni başlamış mclerin
kolayca ulaşabilecekleri beat albümleri yapıyoruz ve birçok kişi bu
beatler üzerinde çaylaklıklarını atma şansına erişiyor. Yaptığımız
albümler sadece ülkemizle sınırlı kalmıyor, nette gezerken bazı yabancı
mc'lerin de beatlerimizi kullandığına rastlayabiliyoruz. Bizler adına
gerçekten güzel bir şey bu. Yurtdışına Türkçe sözlü raple açılmanız ne
kadar zorsa yaptığınız güzel altyapılarla açılmanız bir o kadar kolay
olduğunun en basit göstergesi. Ben bu oluşuma serinin "12 vs 12"
albümüyle dâhil olduğum için diğer iki albüm hakkında pek bir fikrim
yok açıkçası. Ancak Turkbeatmakerz olarak, şubat ayı içerisinde yepyeni
bir albümle dinleyicinin karşısına çıkacağımızı buradan
müjdeleyebilirim.
Beat yaparken dikkat ettiğin ve ön plana çıkarmaya çalıştığın unsurlar nelerdir ? Her
beatte ön plana çıkarmaya çalıştığım standart bir şeyin olduğunu
sanmıyorum, stil olarak belki hissettiriyorumdur kendimi ama ön plana
çıkarmaya çalıştığım unsurlar sample'a, notalara, yani yapmaya
başladığım beate göre değişiyor. Genel olarak beat yapma anlayışımı
toparlayacak olursam; sample kullandığım beatlerde sample aldığım
parçayı iyice sindiririm, defalarca dinlerim yani. Sample'ları parçanın
neresinden keseceğimi, kestiğim yerleri beatimin neresinde
kullanacağımı düşünmeye başlarım. Yani kestiğim samplelarla yepyeni bir
kompozisyon oluştururum kafamda ve sonra bunları eyleme dökerim yavaş
yavaş. Devamı meslek sırrı olduğundan daha fazla ileri gidemicem : ) No
sample beatlere gelecek olursam öncelikle, sample'lı yapılan beatlere
göre daha emek verici ve daha özgün çalışmalar olarak görüyorum. Rap
dinlemeyen bir arkadaşınıza yaptığınız müziği dinletip "bunun bütün
notalarını ben yazdım" derken içimin çok rahat olduğundandır belki : )
Çünkü onlar sample kullanmanın rapteki öneminden ve konumundan
bihaberdirler. Dolayısıyla onların "Aaa bu parça, şu parça değimliydi?
Çalmışsın" demesine fırsat bırakmamışsındır. Şuan piyano dersi alıyorum
ve artık no sample beatlere yönelmiş durumdayım. Bu sample’lı beatleri
bırakacağım anlamına da gelmiyor tabikide. Ama kaliteli no sample
beatler yapıyor oldukça, kendimi daha bir müzisyen hissedeceğimden
eminim. Ya da kendimi birine tanıtırken "müzisyenim" dediğimde içimimin
cız etme seviyesinin eskilere oranlara daha az olacağını düşünüyorum.
Beat satıyor musun ? Sayıca
fazla olmasa da sattığım beatler oluyor. Bunların sayıca az olmasının
nedeni az üretken olmam ya da bağlantımın olmamasından ziyade beatlere
verilen fiyatların, emeğe ve müzikal kaliteye oranla dengesiz
görmemdir. Underground müzik icra eden insanların müşterileri de
underground müzikle uğraşan ya da bu işten para kazanmayan insanlar
olduğundan bu durumu doğal karşılıyorum. Ancak bazı prensiplerle
hareket etmem gerektiği kantindeyim bu konuda. Beat satın almak isteyen
arkadaşlar bana myspace'ten mesaj yoluyla ulaşabilirler.
Hem beatmaker hem de söz yazarı kimliğin ile anılıyorsun. Sen hangi kimliğinle ön planda olmayı seviyorsun ? Söz
yazarlığımı şuan yeteri seviyede görmüyorum açıkçası. Çünkü anlatmak
istediğim şeyleri daha yeni yeni tam anlamıyla kağıda dökmeye başladım.
Eski çalışmalarımın lirikal kalitesini beğenen insanların olması benim
"şimdikileri çok daha seveceklerdir" hissiyatına kapılmamı sağlıyor, bu
güzel bir şey ama beatmakerlıkta kendimi çok daha üst seviyede
görüyorum. Gerçi ikisiyle de anılmak güzel bir şey. Sadece beatmaker
olmak ya da sadece mc olmak istemezdim.
Kayıtları
2007 yıllarına kadar uzanan tıpkı "Yeistrumental" gibi 2009'un son
çeyreğine doğru geç yayınladığın "Rafta Kalanlar" adında bir albümün
bulunuyor. Bu albüm hakkında bilgi verir misin ? Aynı
Yeistrumental albümü gibi eskilerden derleme bir albüm bu da. Belki de
tek fark beatlerin üzerinde vokalimin bulunması : ) Uçurtmayı
Vurmasınlar ve Gitmez Ayaklarım parçaları hariç 2009 yılında alınan
yeni diye nitelendirebileceğim kayıt yok. Albümün isminin de bu açıdan
aydınlatıcı olduğunu düşünüyorum. Tekrar dönüp dinleyemediğim parçalar
var yani albümün içinde o denli : ) Ama bir yerden başlamak gerekiyor
diyerek karar vermiştim bu albümü toparlamaya. Beklediğimden daha iyi
tepkiler aldım falan filan gibi sıradan cümleler kurmak istemiyorum.
Her yönde tepkiler geldi ama genelde albümü nete vermem iyi oldu diye
düşünüyorum. Bir çok underground albüme beat vererek görünmeyen
kahramanlık rolünden kurtulmaya başlamanın ilk emeklemeleri : )
Özetleyecek olursam; hayal dünyamda kurduğum yapacaklarımın yanında
etkisiz bir acemilik safhasıdır Rafta Kalanlar benim için. Önemli, eski
ve emektar.
Albümdeki pek çok parçada bir satır da olsa annene seslendiğini görüyoruz. Bu seslenişin özel bir nedeni var mı ? Anneler
kutsaldır deyip işin içinden çıkmak isterdim ama sanırım şarkılarımda
anneme seslenişin bununda bir alakası yok, yani bunun özel nedeni yok
diyeyim. Bilinçaltıdır belki bilemiyorum söz yazarken ortaya çıkıyor ve
daha sonra şarkıları bitirdikten sonra baktığımda yine mi anne demişim
diyorum. Bu konuya dikkat edeceğim zaten bundan sonra : ) Ki bu konudan
annem de rahatsız, yeni yaptığım bir parçayı dinletirken yine "anne"
sözünün geçmesi üzerine şakayla karışık "Eee be oğlum yeter artık"
dediğini bilirim : )
"Zor Sanat Yaşamak" adlı parçaya bir de video klip çektin. Bu klip hakkında bilgi verebilir misin ? Nasıl
"Yeistrumental" albümü 2006'dan itibaren yapılmış beatlerden
oluşuyorsa, "Rafta Kalanlar" albümünün kayıtları 2007 ve 2008
yıllarında alınmışsa, bu klip de kısmen öyleydi. Yani yanılmıyorsam
klip 2009'un Haziran ayında yayına verilmişti, ancak 2009 un ilk
aylarında çekildi ki parça ne zamanın parçasıydı o konuya hiç
girmeyeyim : ) Ortada ciddi bir zaman farkının bulunmasının
nedenlerinden bazıları ilk etapta benim klipten haz etmemem, Tv
kanallarıyla olan bağlantılarda çıkan bazı pürüzler ve bunun gibi
birçok neden... Ancak özünde çok ilginç ve benim tecrübelenmemi
sağlayan bir çalışmaydı gerçekten. Hiç tanımadığınız insanlarla haşır
neşir oluyorsunuz, henüz nete verilmiş albümü olmayan biri olarak klip
çekiyorsunuz, klip de gayet olaylı, aksiyon öğeleri bulunduran ve Türk
rapinde örneği pek olmayan duygusal bir şey oluyor. Bu konuda başarıya
aç, istekli ve işi bilen kişilerle çalıştığım için kendimi çok şanslı
hissediyorum. Klibin senaryosu Sezai Özsezer tarafından yazılmış müthiş
bir hikâyeydi gerçekten. İlk duyduğumda "Aman Tanrım" dedim : ) gözümün
önünde direk kareler gelmeye başladı ancak klibe bu senaryoyu
yansıtmakta hem zaman olarak hem de olay olarak çok güçlük çektik ve
dolayısıyla senaryoyla ilgili olan bu hevesim kısmen kursağımda kaldı
diyebilirim çünkü gerçekten senaryoyu yansıtamamıştık. Yani bu senaryo
kendisini eksiksiz anlatan bir kısa film olsaydı çok daha iyi bir
konuma sahip olurdu diye düşünüyorum : ) Klibin yönetmenine gelecek
olursam, ileride çok iyi işlere imza atacağını düşündüğüm başarılı biri
Kadir Yücel. Klipte çok emeği fazla emeği var. Çekimler sırasında
tahmin edilmesi gerçekten çok zor ve sayıca çok fazla güçlükler çıktı
karşımıza doğal olarak (resmi kurumlardan alınması gereken bazı izinler
ya da katiyen verilmeyen izinler diyelim (!), benim sağlık durumlarım,
okul durumlarım, zaman kısıtlıkları vs.) ama bir ekip çalışması
halinde, bunların hepsinin altından iyi kötü kaldığımızı düşünüyorum.
İlk
çekildiği zaman olduğu gibi bugün de klibe olan bazı eleştirilerim söz
konusu tabiî ki de. Bunlardan birincisi parçada anlamsal bir bütünlük
yok klip çekilecek parça böyle olmamalı. Ama bu konuda çaresizdik
diyebilirim bazı nedenlerden ötürü ve öyle gelişti. İkincisi
bahsettiğim üzere senaryoyu klibe yansıtamayışımız. Üçüncüsü de kendi
mimiklerim ve klipte kendimi beğenememem : ) Bunun pek bir açıklaması
yok bence : ) niye bilmiyorum.
Son olarak Zor Sanat Yaşamak
klibini daha anlamsal kılmak açısından izleyiciye yön vermek istediğim
küçük bir not; Klibi iki tane kitap olarak düşünebilirsiniz. Bunlardan
birincisi normal akış halindeki olaylar. İkinci kitap ise siyah beyaz
olan intihara meyilli sahneler. Şimdi o kitapların 6 ana hattan
(sayfadan) oluştuğunu varsayın. Birinci kitap 5. sayfadan başlıyor
(yani normal olaylar) sonra 1-2-3-4 diye devam edip 6. sayfaya geliyor.
İkinci kitap ise 1-2-3-4-5-6 diye ilerliyor. Klip bu iki kitabın iç içe
geçmesinden oluşuyor, yani geleceği görülmüş ve o geleceğinde son
bulacağı bir olay dizisi. (Küçük bir not demiştim ama biraz uzun olmuş
Yeni video klip çalışmalarının olup olmayacağından bahseder misin ? Görsellik
önemli bir unsur kesinlikle, bizler bunun farkında olan insanlarız.
Dolayısıyla geleceğe yönelik çok güzel klip planlarımız var
diyebilirim. Sayıca da alışılagelmişin biraz üzerinde : ) İleriki
günlerde Sehabe'nin albümünde olan ve yakın bir arkadaşımız için
yaptığımız ortak bir parçamız var. O parçaya çekilen klibi paylaşmak
istiyoruz. Daha sonra ise devam ediyor projeler ama tam bahsetmek
istemiyorum birazcık sürpriz olsun. Ama şunu diyebilirim aylar
öncesinden planlanmış hesaplanmış durumlar bunlar ve istediğimiz zaman
hayata geçirip cidden güzel işlere imza atılacak. Biz sadece ufkumuzu
geniş tutmuyoruz, cesaretimiz de var. Kararlıyız cidden. Bekleyip
görelim bakalım diyorum : )
Albümde
Nazım Hikmet Ran, Dante, Kafka gibi isimler üzerinden benzetmeler
yaptığını görüyoruz. Kendinle bu isimler arasındaki köprü hangi yönden
sizi birleştiriyor ? Nazım Hikmet Ran sevdiğim bir şair
& fikir babası. Düşüncelerinden dolayı şiirleri olması gereken
değerde olmayan ve çok üzülerek söylüyorum ki hayatı yanlış anlaşılma
sonucu "zebil olmuş" dediğim bir aydın. Benim bir türlü kabul
edemediğim bir şey bu ! Fikirler, düşünceler şahsidir ve insanlara uyar
ve ya uymaz ancak ortada o şahsın yazdığı ciddi ciddi edebi eserler söz
konusuysa ve bu edebi eserler o kişinin düşüncelerinden ötürü
literatüre kazandırılmıyorsa (edebiyattan anlamayan bazı siyasi beyin
yapıları tarafından) ortada çok büyük bir saygısızlık var demektir.
Burada anlatmak istediğim bir fikri ya da bir kişiyi savunmak değil.
Yapılan iş farklıdır o kişi ve onun düşünceleri farklıdır. Mutlaka
birbirinden besleniyordur ancak fikirlerimizi oluştururken ayrım
yapmamız gereken o ince çizgiyi iyi yakalamamız gerekiyor. Benimde var
öyle görüşünü hiç sevmediğim çok sayıda edebiyat adamı, ancak
yazdıkları eserlerden büyülendiğim oluyor ve "vay be helal olsun adama
!" demesini biliyorum. Bu açıdan yaptığım müzikle bahsettiğim olayı çok
alakalı buluyorum. Bazı şahıslar hakkımda fikir yürütürken benim
tipimle, saçımla, kardeşimi sevip sevmemesiyle (!), giysimle ya da buna
benzer yaptığım müzikle alakalı olmayan bin bir türlü unsurla hareket
edip müziğimi değerlendiriyor. Bilmiyorum bu müzikte niye böyle oluyor.
Mesela Vincent van Gogh kendi kulağını kesti diye onun sarı tonlarıyla
yarattığı harika tablolara "aman bu adam da psikopatmış" diyip
beğenmeyen birisi olduğunu sanmıyorum.
Kafka'yla da kendimi
örtüşmemin nedeni de kısmen buna benziyor. Bilmeyenler için ufaktan
bahsedeyim. Kafka hayatı boyunca gündüzleri bir sigorta şirketinde
çalışmış geceleri sayfalarca hiçbir yerde yayınlanmayan (yayınlamasını
istemediği) kitaplar yazmış. Günlerce uykusuz kalmış, ne işini adam
akıllı yapabilmiş ne de kendi yazarlığını beğenebilmiş. 41 yaşında
vefat ettiğinde birkaç dergi köşesinde yazılmış ufak yazıları hariç
hiçbir basılı eseri bulunmuyormuş. Vasiyeti bir oda dolusu hayatını
adadığı yazıların yakılmasıymış ancak yakın arkadaşı Max Brod bunları
basıma vererek onun Dünya çapında bir yazar olmasını sağlamış. Benim
her ne kadar "dünyayı sallayacağım" tarzında vaatlerim ya da triplerim
olmasa da belli açılardan kendimi ona çok benzetiyorum. Çünkü
gündüzlerim kampüse gidip derslere girmekle ya da müzikle alakası
olamayan bin bir türlü işle geçiyor. Her gün olmasa da yorgun argın eve
geldikten sonra üretme güdüleriyle beatin başına oturuyorum. Bazen bunu
geceye bırakıyorum, bir sonraki gün derse uykusuz ve halsiz bir şekilde
gireceğimi bilmeme rağmen geç saatlere kadar kendimi geliştirmeye, mix
denemelerine, ya da yeni vst'ler bulup onları çözmeye adıyorum. Ben de,
ne okulumda istediğim akademik başarıya sahibim ne de bazı zamanlar
kafamdan geçen yapmak istediğim tınıları müziğime yansıtabiliyorum.
Dante'ye
gelecek olursak "İlahi Komedya"sıyla ilgilenmiştim bir ara terzerima
ölçüsüyle yazıldığı için pek sarmamıştı beni. Genel anlamda eski ve
kalıpsal şeyleri sevmediğimden pek sevememiştim Dante'yi. Şarkıda da
zaten Dante'yi kendimle ilgili değil de karşıya (ikinci çoğul şahsa)
söylüyorum.
Yeni Bir Parça
şarkısında "yeni bir parça yapmak çok zor oluyor bazen çünkü kimi der
güzel ama kimi der berbat" diyorsun. Müziğini kendi zevkin için mi
yoksa kitlenin beğenisine göre mi yapıyorsun ? Müzik,
hisseden birine göre tarif edilemez mükemmelliğe sahip bir şey. Bu
mükemmellik insanda, tutkuyu ve müziği bırakamama güdülerini doğuruyor.
Benim için de durum aynen bu şekilde. Yaptığımız işin sanat kapsamına
girdiğini düşündüğüm için kendi zevklerimizin, hislerimizin ve
isteklerimiz mutlaka işin içinde olmalıdır diye düşünüyorum, ancak
sadece zevkim için yapıyorum diyen insan doğruyu söylemiyordur bence.
Çünkü karşılıklı bir şey bu, severek yaptığınız işi insanlar severse,
bu kuşkusuz müzisyenin üretkenliğine olumlu bir etki yapar. Yani başka
bir deyişle ben müziğimi kendim için yapıyorum diyen kişinin beslenecek
çok kaynağı yoktur. Ve bir parçayı dinlemek sadece 3 dakika sürer ancak
o parçanın beatini yapmak bir kişinin saatlerini almıştır. Sözlerini
yazmak yine o kişinin ve ya farklı bir kişinin saatlerini ve ya
günlerini alabilir, daha bunun kayıt aşaması vardır, en son olarak da
parçanın mix işlemleri de keza bu şekilde saatleri götürür. Bu kadar
emek verici eylemler sadece 3 dakikalık, bazen 3 megabayt bile etmeyen
bir mp3 dosyası içindir. Bu uğraşlar sonlandıktan sonra bu işten ekmek
yemeyen bireyler olarak tüm istediğimiz; kuşkusuz ki dinleyicinin
parçayı beğenmesidir. Tabi ki de beğenenler olduğu gibi beğenmeyenler
de olacaktır, bu çok doğal ve kabul edilmesi gereken bir husustur.
Nakaratta anlatmaya çalıştığım şey de tam olarak buydu. Yani, çok emek
harcadığınız bir işin beğenilebileceği gibi beğenilmeyeceğinin de kabul
edilişi.
Yine aynı şarkıda
"keşke yaptığımız işe daha fazla saygınız olsaydı" diyorsun. Camiadan
hak ettiğin saygıyı görmediğine mi inanıyorsun ? Oradaki
saygı talebim şahsım adıma yaptığım bir istek değil kesinlikle. Ben,
benim yaptığım işe saygınız olsun, başkasının yaptığı işe saygınız
olmasın diyebilecek bir insan değilim zaten. Oradaki anlatmak istediğim
şey müzik türleri ve rapteki tarz farklılıklarıyla ilgiliydi, örneğin
crunk sevmeyen bir dinleyicinin crunk türünde rap çalışmaları
sergileyen bir insanın albümüne ya da parçasına çok ağır eleştirilerde
bulunması. Hatta daha da ileri giderek o crunk türü rap yapan şahıstan
melankolik parça yapmasını istemesi vs Yani kısaca şöyle diyeyim bir
tarzı sevmemek farklı şeydir, sevmediğiniz tarzda müzik icra eden
birini kendi istediğiniz şekilde müzik yapmadığı için kötülemek farklı
bir şeydir.
Kardeşin
Sehabe de senin gibi Hiphop müziğinin üreticilerinden. Camiamızda fazla
rastlamadığımız bu örneğin avantajları ve dezavantajları neler ? Sehabe
ismini kardeş değil de mc olarak değerlendirirsek başlı başına bir
avantaj zaten. Mesela daha çok konsere çıkmak demek, söylediğimiz
parçalara daha çok eşlik edilmesi demek gibi. İlgi ve sevgiyi ciddi
boyutta fark etmek ve tatmak gibi. Ayriyeten bu işin underground olsun,
overground olsun ya da farklı müzik türlerindeki başarılı isimlerin
sizi takip ettiğini bilmek gibi. Bu benim özgüvenimin artmasını
sağlıyor. Dezavantaj olarak şunu söyleyebilirim: örneğin yaptığım bir
beate kayıt çekmiş olsam bile, o beati eğer çok beğenmişse geliyor ve
ne yapıp edip alabiliyor o beati benden. Yani öncelik sırası biraz
Seha'ya kaymış gibi ya da zoraki bi durum nasıl algılarsanız artık : )
Bir de şöyle bir durumdan bahsetmek de lazım. Sehabe açısından da şu
dezavantajları var tek başına kayıt almıyor yani ben pc nin başında
oluyorum hep. Bu da birazcık kayıt sırasındaki kendini tanıma kendi
hatalarını kendinin fark etmesine engel oluyor. Ben kayıt alırken hiç
yanımda olmaz bitirince bile ben dinletmezsem "dinleyeyim" demez pek,
bu da bazen kırıcı olabiliyor benim adıma. Sonuçta toparlayacak olursak
onun başarısı da bizim başarımız, benim başarım da bizim başarımızdır.
Genel olarak da iki kardeş olduğumuzdan başkalarına oranla yere daha bi
sağlam basıyoruz denilebilir çünkü bizim dört ayağımız var.
Her çalışmanın ardından seni Sehabe ile kıyaslıyorlar. Sen bu kıyaslama hakkında ne düşünüyorsun ? Bazıları
hala kardeş olduğumuzu bilmiyor. Biz de zaten pek çaktırmıyoruz : )
Belki bu nedenle bu tür kıyaslamalar söz konusudur bilemiyorum. Kardeş
olmak arkadaş olarak aynı ortamı paylaşmaktan çok daha öte bir
durumdur. Dolayısıyla benzetmelerin olması doğal bence ama rencide
edici durumları saymazsak tabi. Biz bu konuda zaten durumlarımızı ve
konumlarımızın farkındayız. Bu güne kadar yaptığımız şeyler bazı
açılardan benzerlik gösterse de kısmen farklı kulvardayız denilebilir.
Benim asıl hakim olduğum konu beat. İyi ki o beat yapmıyor : ) Daha
doğrusu yapıyor ama görmezden gelsek daha iyi : )
Hacettepe
Üniversitesi Psikoloji bölümünde öğretim hayatını sürdürüyorsun. Okul
ve müziği aynı anda devam ettirmek zor olmuyor mu ? Dert
yanmak istemediğimden fazla uzatmak istemiyorum ama tahmin
edebileceğinden çok daha zor olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Hiç
yoktan benim açımdan durum bu şekilde. Bana zor geliyor yani o kadar
işin içinde okul ve ya bu denli eğitim yaşamının içinde müzik. Ama bir
işi severek yapmak böyle bir şey olsa gerek ki her türlü zorluklara
rağmen her anlamda savaş vermeye çalışıyorum. Örneğin arkadaşlarım
final tatilinde finalleri çalışıyor ben fırsattan istifade diyip kayıt
çekiyorum. Onlar bayram için memleketlerine gidip tatil yapıyorlar, ben
(biz) albümü ilerletmek amacıyla bayramın birinci gününde bile evden
dışarı çıkmayıp kayıt çektiğimiz günü hatırlıyorum. Eee ne demişler,
zor sanat yaşamak : )
Geleceğe
baktığında Psikoloji üzerinde kendini geliştirip bu alanda bir meslek
sahibi mi olmak istiyorsun yoksa müzikten mi para kazanmak istiyorsun ?
En büyük isteklerimin arasında müzikten kendi paramızı
kazanmak var (bu ticari bir kaygı değil kesinlikle) çünkü yıllarımı
vermişliğim söz konusu kendi çapımda. Ancak ülkemizin sanatsal alandaki
şartları ortada maalesef ki, hele bir de üvey evlat olarak görülen Hip
Hop türünde. Bu nedenle altyapı olarak farklı türlerle de çalışmak
istiyorum ve yavaştan girişimlere de başladım diyebilirim. Kendi
notalarımla yaptığım altyapılara yönelmemin başlıca nedenlerinden biri
de bu zaten.
İnsanlar her zaman sevdiği işleri yapmamalılardır
bana kalırsa, sadece bu şekilde hayat standartlarımızı yükseltip,
huzurumuzu artırabiliriz. Psikolojiyi de seviyorum ancak müziğe daha
bir tutkunum açıkçası. Psikoloji okuyor olmam gelecekteki hayatımı
garantiye almaya çalışmamdır. Üniversitedeki arkadaşlarıma "en kötü
ihtimal psikolog olucam" dediğimde kızıyorlar bana bizim en iyi
ihtimalimiz bu diye : ) ama bu şekilde düşünüyorum. Psikolog olmak da
kötü bişi olmasa gerek : )
İleride hayata geçirmeyi planladığın yeni projelerin hakkında bilgi verir misin ? Gelecekte
projelerim genelde Sehabeyle iç içe olduğundan biz diye cevaplamak
istiyorum bu soruya. Gelecekle ilgili çok fazla plan yapıyoruz. Sürekli
oturup bir şeyler üzerinde kafa patlatıyoruz. Ne yaptık, neler
yapmalıyız, hatalarımız var mıydı, varsa neydi, nasıl daha iyi olur vs.
Plan yapmaya ayırdığımız vakti belki de kötü bile olsa, aldığımız
kararları hayata geçirmeye ayırsaydık kat ettiğimiz yok daha farklı
olabilirdi diye düşünüyorum. Ama bizler normal hayatta olduğu gibi
müzikal hayatımızda da gerçekçi ve sürprizlerle karşılaşmadan ilerleme
taraftarıyız. Çünkü gideceğimiz yolu kendimiz seçersek ancak o zaman
tam anlamıyla istediğimiz şeyleri yapabiliriz diye düşünüyorum.
Projelere
daha da ayrıntılı olarak bakacak olursak ilk olarak tahminim mart ayı
içerisinde Sehabe'nin 3. Solo albümü "Güneş Geceyi Bilmez" var. Epey
yoğunlaştık ve sonlarına geldik artık. Tamamen istediğimize yakın bir
albüm oldu. Çok fazla açıklamaya gerek bile yok aslında. Rap müziği
dinlemeyen sevmeyen birçok kişiye bile ulaşacaktır zamanla. Bizim için
en önemli sıçramalardan biri olacak bu albüm diye düşünüyoruz. Bu
albümün çıkışla beraber kendi solo albüm çalışmalarıma daha bir
yoğunluk vereceğim. Yazın başına bitirmeliyim dediğim şuan plan
aşamasında olan ikinci solo albümüm söz konusu yani. Bu albümünde
bugüne kadar yaptıklarımıza oranla daha müzikal olacağını düşünüyorum
ama bakalım, somutlaşmamış şeyler hakkında yanlış söylemde bulunmamak
lazım.
Daha sonra Sehabe'nin "etiket" taşıyan ilk albümü
olarak planladığımız albüme yoğunlaşacağız. O albümün sample
kullanılmadan yapılan beatlerini bitirmeye çalışacağım. Şartlar neleri
getirir bilemem ancak somutlaşmaya yakın bu tarz planlarımız var ilk
etapta. Ayrıca şuan tam netlik kazanmamış olsa da birkaç filme
soundtrack altyapılar yapma durumum var. Bunun sadece Hip Hop türünde
müzisyen olmadığımı kendime kanıtlamam için iyi bir fırsat olduğunu
düşünüyorum. Bazı yabancı albümlerde altyapı olarak yer alacağım. Hele
birkaç isim var ki insanlarımızın ismini duyduğunda "vayy bee" diyeceği
cinsten : ) Ama kayıt elime geçmeden bir şey demek istemiyorum çünkü
aksilikler olabiliyor her zaman. Bazıları gibi atıp tutuyor imajı
vermek istemem.
Eklemek istediğin bir şey var mı ? Bu röportaj için tüm Hiphoplife ailesine çok teşekkür ederim. Herkese saygılar, sevgiler ! Sağlıcakla kalın.
Full Album: Yeis Sensura - Yeistrumental
Alternatif Yansı: Yeis Sensura - Yeistrumental
Full Album: Yeis Sensura - Rafta Kalanlar
Klip: Yeis Sensura - Zor Sanat Yaşamak MyspaceTV: Yeis Sensura - Zor Sanat Yaşamak Multimedya: Yeis Sensura
Online: www.yeissensura.com
Myspace: www.myspace.com/yeissensura