Cakota – Keşifçinin Sırrı
Verse 1
Kara kara gözlere sürgün Cako yoluna âmâde,
Aldanmaz uslanmaz cemre düşer ziyâde,
Fenomen dudak merhem olur inan tek bakış sâde,
Kar tanesi gibi düştüğü ân, serilir beden sâkide,
Eylülde dökülen yapraklar gibi gitti ellerin aniden,
Firar ettin gözlerimden yar hangi an gittin benden,
Kaç bakmadan arkana kaç basamak basamak,
Omay dahi anlatamaz taltif ile esen bu ahmak,
Lâle süngü taksa yakışır eline o tokmak,
İnce vaveyla gibi yellenir şerri hayra saçmak,
Şân-ı gurur şer den dâhi bulmak istediğim tek el,
€y bu gönlün tek sahibesi sende esef tek yel,
Yel estir ruha itham et ceylan gözlüm susma,
Marifet değil sensiz olmak elde değil sanma,
Aldanma, sustu Cako sen hiç kendini yorma,
Alma günâhı alma âhı ; fer silindi gideni sorma,
Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben,
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben,
Fikren işkencedeyim, ruhen cezâdayım ben,
Titriyor bedenim durmuyor gözlerim, ne gelir elden,
Korkaklığın sükutu kol geziyor her yerde,
Sanki tek başınayım, tek kişilik mahşerde.
Putların gölgesinde dans eder akbabalar,
Söz sokakta dolaşır, öz zindanda yalpalar…!
Nakarat
Kanadın açarak sonsuza uçtu,
Tozpembe dünyamın gönlü tutuştu,
Acımadın bana ağlattın felek,
Elbette gelecek bir gün gülecek.
Yok olsun acılar çiçekler açsın,
O güzel gözlerin sevgiyle baksın,
Sevgimiz dünyada koşsun gururla,
Sevdalı gönüller coşsun huzurla.
Tertemiz sevgimiz manolya kokar,
Rüyalar kıskanır,hüsranla bakar,
Geçemez başkası gönül yolumdan,
Mutluyum sensiz de seninle inan.
Canımsın sevdiğim meleğim benim,
Tertemiz hislerim, sende düşlerim,
Dalgalar denizde coşup taşıyor,
Kalbimde bitmeyen sevdan yaşıyor.
Verse 2
En temiz topraklara gül eksem mantar biter,
Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter.
Kaybettim mesâfeyi, zamandan uzaklaştım,
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım,
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım,
Meyhane havasına döndüm manevi yoldan şaştım,
Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler,
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış bülbüller,
Fuhuş yuvası sanki en görkemli binâlar,
Çamur evlat doğurur ki taş yürekli analar,
Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar,
Adaleti Kübra el vermesin doğan hükmü hayli zâr,
Koşanlar, yarışanlar… Dehşet ötesi dehşet,
Akıl karaya vurdu ve gırtlağı geçti vahşet,
Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak,
Kölelik histerisi yayılmış en edepsiz köşe-bucak,
Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak,
Tekine kim telkin eder, birine kurşun sıkacak,
Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı,
Hisseler neden farklı, hak-hukuk neden ayrı?
Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı,
Ayrı gayrı amma işte alayı yasta çıkar bayrı,
Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç,
Neşe-eğlence cinnet…Yatıp uyumak korkunç,
Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor,
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.
Figüran heykeller var kül tablası boyunda,
Yedi yüz göbek atar dakikalık oyunda,
İşlenen her günâha kurtta ortak, koyun da,
Cehennem âlâ gibi karşında, yok milim şeref gururda,
Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım,
Kirli bir mekandayım, iğrenç bir zamandayım.
Nakarat
Kanadın açarak sonsuza uçtu,
Tozpembe dünyamın gönlü tutuştu,
Acımadın bana ağlattın felek,
Elbette gelecek bir gün gülecek.
Yok olsun acılar çiçekler açsın,
O güzel gözlerin sevgiyle baksın,
Sevgimiz dünyada koşsun gururla,
Sevdalı gönüller coşsun huzurla.
Tertemiz sevgimiz manolya kokar,
Rüyalar kıskanır,hüsranla bakar,
Geçemez başkası gönül yolumdan,
Mutluyum sensiz de seninle inan.
Canımsın sevdiğim meleğim benim,
Tertemiz hislerim, sende düşlerim,
Dalgalar denizde coşup taşıyor,
Kalbimde bitmeyen sevdan yaşıyor.